GÜZEL SANATLARA HAZIRLIK EĞİTİMİ

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Gorsel Dil Resim Atölyesi İmgesel Çalışmaları












Görsel Dil Atölyesi Obje Çalışmaları

DOKU ve BÜST, DÜZENEK ÇALIŞMALARI








Görsel Dil Atölyesi Renk Çalışmaları

Guaj boya

Sulu boya

Toz pastel

Soft pastel

Karışık boya teknikleri

Kuru boya

Yağlıboya











YAĞLI BOYA RESİM TEKNİĞİ


Rönesans’tan günümüze kadar en çok uygulanan ve kabul görmüş resim tekniğidir. Yağlı boya tekniği yapım sırasında kısmen hata kabul eden bir tekniktir. İstenmeyen yerler sonradan düzeltilebilir.Yapılan resimler uzun ömürlüdür.Temizlik ve bakımı kolaydır. Yağ (bezir yağı) ve toz boyaların karışımıyla yapılmış boyalara yağlı boya denir. Bu karışımın içine katılan diğer maddeler boyanın kalitesini belirlemektedir. Yağlı boyada aranan başta gelen özelliklerden biri renklerin solmaması, diğeri, üzerinde kabuk yapmadan kurumasıdır. Yağlı boya tekniğinde iyi sonuç almak için: Resim yapılacak sathın iyi hazırlanmasına, kaliteli boya kullanılmasına, incelticilerin kaliteli olmasına, boya paleti, fırçalar ve resim sehpasının kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.Ayrıca güzel resimler yapmak için çok çalışmak gerekir. Çok çalışmak kaliteyi de beraberinde getirir.


Yağlıboya Resim İçin Satıh Hazırlanması: Tuval:Yağlı boya resim yapmak için kullanılan yüzeye denir.Resim sathı; karton, tahta veya şasi üzerine bez gererek yapılacak tuvallerden yapılır. Resmin boyutlarına uyan boyut ve kesitlerde ahşap şasi üzerine bez gerilerek yapılacak işlemde ahşapların kesit ve boyutu resim boyutuna göre değişir.Ahşabın kesiti 2X4 cm den başlamak üzere resim boyutu büyüdükçe kesit kalınlıkları da bez gerildiğinde esneme yapmaması için kalınlaştırılmalıdır. Şasi üzerine bez gerildiğinde boyanırken bezin yapışmamasını ve iz yapmamasını sağlamak için ahşabın bir yüzü içe eğimli olarak rendelenmelidir.Şasinin çatılması köşelerinden yapıştırma, çakma ve kamalı olmak üzere çeşitli şekillerde yapılır. Yapıştırma ve çakma ile yapılan şasilerde köşeler sabit olur.Kamalı şasilerde bez gerildikten sonra tuvalde olabilecek bollaşmalar kamaların sıkıştırılması ile düzeltilebilir.Çatılmış bir şasiye bez gerilerek çakılmalıdır. Gerilecek bezin az bükümlü iplikten dokunmuş olması halinde, gerildikten sonra tuval bollaşmaz. Bezin kaba veya ince dokulu olması isteğe göre seçilir. Ayrıca bezin sentetik elyaflı olmamasına dikkat edilmelidir.Sentetik elyaflı bezlerin elektrik yükleri nedeniyle fazla toz tutacaklarından ileride resimlerin daha çabuk kirlenmesi gibi sakıncaları olacaktır.Şasi kenarlarından yaklaşık 5 er cm. büyük kesilen bez, kenar ortalarından başlamak üzere başlı küçük çivilerle şasiye çakılır. Bezdeki iplik dokusunu şasi kenarlarına paralel olması sağlanmalıdır. Çakma işlemi sırasında ağzı geniş germe pensesi ile bezin gerilmesi iyi olur.Gerilmiş tuvallerde ve bitmiş resimlerde herhangi bir nedenle bollaşma olursa, tuvalin arkasını ıslak bir fırça veya süngerle nemlendirerek, kurumaya bırakmak ve bu işlemi bir kaç kez tekrarlamak bollaşmayı giderebilir.




Gerilmiş bezin resim yapılır hale getirilmesi : Bezin emiciliğini giderecek şekilde boyanması gerekir.En basit şekliyle; inceltilmiş plastik boya ile 2 veya üç kat, katlar arası ince zımpara ile zımparalanarak boyanır. Bu durumda tuval sathı düzgün bir hal alır. Ancak emiciliği fazladır. Son kat üzerine zımpara sürerek, terebentin ile inceltilmiş bir kat bezir yağım sürmek sathın emiciliğini azaltır. Bezirin çok ince sürülmesine özen gösterilmelidir.Aksi halde satıhta akma yapar.




Diğer tuval hazırlama şekilleri: (Bezir yağı - çinko üstübeci) + (Kazein — kaba üstübeç) karışımı, inceltilmiş bezirli doyurulmuş satha 2 kat sürülür.Yukarıda verilmiş olan karışım bez, karton veya tahta üzerine uygulandığında çok iyi sonuç alınır. Az miktarda sentetik vernik katılırsa resim sathı daha az emici olur.Karton ve mukavva en ucuz resim yapılacak malzemedir. Her tür karton kullanılabilir. Yeter ki, yukarıda bahsedilen karışımlarla doyurulup hazırlansın.Karton veya mukavvanın arkası da bezir yağı ile doyurulur. Kartonun kıvrılmamasını sağlamak için sert bir satha yapıştırılmalıdır.Tahta eski ustaların kullandığı, özellikle ikonaların yapıldığı iyi bir resim sathıdır. Ancak çalışan bir malzeme olduğundan sonradan çatlama ve eğilme yapmaması için çok iyi hazırlanmalıdır.Bugün, prese edilmiş tahta levhalar ve özellikle “kontraplak” lar sanatçılar tarafından tercih edilmektedir.




Kaliteli Boya Kullanılması Yağlı Boya Resim İçin Önemlidir : Boyama karışımı resmin kalitesini ve kalıcılığını etkiler, yağlı boya resimde boya ne kadar kalın sürülürse sürülsün kururken kabuk yapmamalı, buruşmamalıdır.Yağlı boyanın ışığa dayanaklılığı da önemlidir. Kullanılan toz boyaların iyi olması halinde boyalar solmaz. Piyasada satılan tüp yağlı boyalar üzerinde ışığa dayanıklılıklarını belirten işaretler konulmaktadır. Günümüzde boya fabrikaları, titiz çalışmalarıyla oldukça iyi resim boyaları yapmaktadırlar. Bu nedenle sanatçının boyasını kendisinin hazırlaması gibi bir sıkıntısı yoktur. Ucuz boyalarla da çok iyi resimler yapılabilir. Piyasadan boya alırken boyaların markalarından çok, boyanın içinde bulunan maddelere dikkat edilmelidir. Aynı türde boyaları birlikte kullanmak yapılacak resmin kalıcılığını uzatır.Beyaz boyalardan kurşun beyazı örtücü bir boyadır ancak, diğer boyalarla karıştırıldığında ve havayla temasında kararma yapar. Bu nedenle çinko beyazı kullanılmalıdır. Çinko beyazı, kurşun beyazı kadar kapatıcı olmamasına karşın, kararma yapmadığı için tercih edilen beyaz boyadır.Çevremizde gördüğümüz tüm renklerin (sarı, kırmızı ve mavi) üç ana rengin karışımlarından elde edilebileceğini düşünerek, boyaların satın alınması faydalı olur. Üç ana renkle ve bunların ara renkleri ile (turuncu, yeşil, mor) işe başlayarak paletteki renk çeşidini tecrübe arttıkça artırmak doğru olur.




İncelticiler ve Vernikler: Boyayla birlikte kullanılacak incelticiler de boyalar kadar önemlidir. Kullanılacak incelticinin cinsi boyanın mat veya parlak olmasını etkileyeceği gibi çatlama veya dökülmelere de neden olabilirler. En iyi incelticiler sırasıyla keten yağı, haşhaş yağı, ceviz yağı, bezir yağıdır. Terebentin kullanıldığında boyayı matlaştırır. Bu nedenle, çok az miktarda inceltici olarak kullanılabilir.Yağlı boya resim bittikten sonra tam kuruma yaptığında sathının dış etkilerden korunması için vernik kullanılır. İsteğe göre mat veya parlak olan vernik türü sentetik olmalıdır.Resim sathına yumuşak bir fırça veya püskürtme usulüyle sürülür. Vernik sürülme işleminde akma yapmaması için çok ince ve homojen olarak sürülmelidir.




Palet, Fırça, Resim Sehpası ve Diğer Gereçler:


Palet : Yağlıboyada kullanılacak boyaların tüpten sıkılarak üzerine konduğu ve karıştırıldığı; yaklaşık 30 x 40 cm. ölçülerinde plaka genellikle kontrplaktan yapılır.Palette sathın emici olmamasına ve elde tutularak kullanılıyorsa hafif olmasına dikkat edilmelidir.


Fırça: Yağlı boya resim yaparken, kullanılacak fırça çeşidi, yapılan resmin büyüklük ve çalışma türüne göre değişir. Küçük ayrımlar gösteren bir resimde ince fırçalar, büyük lekeler ve çizgiler yapılan resimde geniş fırçalar kullanılır.Fırçalar, büyüklükleri ve türlerine göre kıllarının cinsi sert ve yumuşak olmak üzere çeşitlidir. Yağlı boya resim yapımında fırça dışında gereçler de kullanılmaktadır. Bunlar da yapılacak resim türünün isteğine göre çeşitli gereçlerdir.Boya ıspatulaları, tamponlar (sünger v.b.), değişik boya püskürtücüleri ve akla gelebilecek diğer boyama türleri gibi.Günümüzde devamlı bir araştırma içinde olan sanatçı her tür boyama işlemini yapıtlarında uygulamaktadır.


Resim sehpası( şövale); sanatçılar iki tür resim sehpası kullanırlar.Biri atölye içinde kullanılan büyü ve ağır sehpalar, diğeri hafif ve taşınabilir olan atölye dışında kullanılan sehpalardır.






SULUBOYA RESİM TEKNİĞİ


Sulu boyalar, su ile karıştırıp çalışıldığı için bu ad verilmiştir. Bu boyalarla yapılan resimlerin kendine özgü tekniği vardır. Boyanın yapısının da etkilediği özellikler şunlardır; Sulu boya şeffaf olduğu için, boyanın altında kalan kurşun kalem izleri dahi gözükür.Yan yana sürülen iki renk, suyun yardımı ile kaynaşır .Böylece renkler arasında hoş bir pasaj(geçitler) elde edilir.Çalışırken renklerin açıktan koyuya olan değerleri, boyanın istenilen derecede sulandırılması ile sağlanır.Beyaz boya guaj resimde kullanılır. Sulu boyada ise kağıdın beyazlığından yararlanılması resme güzellik veren teknik özelliklerden biridir.






SULUBOYA: Piyasada kutular içerisinde kuru ve yaş olarak satılır. Kuru olanlar, her renk ayrı ayrı kalıplara dökülmüş biçimdedir. Yaş olanlar da havası alınmış tüpler içerisinde bulunur. Alırken kolay ve çabuk eriyenler tercih edilmelidir. Çünkü sulu boya resim, diğer tekniklere göre daha çabuk çalışmayı gerektirir.






KAĞIT: Sulu boya ile resim yapılacak kağıt kalın, sert ve pütürlü olmalıdır. İnce ve yumuşak olan kağıtlar ıslandığı zaman kabarır ve dalgalanır. Pütürlü kağıtlarda ise fırçanın kağıt üzerinde boyayamadığı ufak beyaz çukurlar, resme daha şeffaf ve canlı hava verir.






RESİM ALTLIĞI: Çalışma sırasında resim kağıdı, bir altlık üzerine tespit edilir. Altlık resim yapacağımız kağıdın ölçüsünden biraz büyük, taşınması kolay, sert ve düzgün malzemeden olmalıdır. Bu malzeme tahtadan olabileceği gibi, çok kalın mukavva, duralit veya sunta da olabilir. Resim kağıdı altlık üzerine kıskaç veya yapışkan bantlarla dört köşesinden iyice tutturulmalıdır.






FIRÇALAR: Sulu boya çalışmalar için en uygun fırçalar, samur kılından yapılanlardır. Bu çeşit fırçalar su ile ıslandığında kılları toplanır ve ucu sivrileşir. Sivrilen ucu ile ince çizgiler çizilebileceği gibi, kağıt üzerine fırçayı bastırarak çalıştığımızda da geniş yüzeyleri boyayabiliriz. Sulu boya çalışmalarında biri ince, biri kalın olmak üzere iki samur fırça kullanmak çok yararlıdır. İşi biten fırçayı yıkayıp kuruladıktan sonra düzgün kalacak şekilde saklamalıdır. Kılları üzerinde uzun süre duran fırçalar bükülür ve düzelmesi bir hayli zor olur. Ucu bükülen fırçaları su buharına tutarak düzeltmek mümkündür.






SU KABI: Sulu boya resim çalışmalarında renklerin canlı ve şeffaf kalması için bol temiz su kullanılmalıdır. Birinde fırçayı yıkamak, diğerinde boyayı sulandırmak için iki su kabı gereklidir. Su kaplarının yarım litreye yakın su alacak büyüklükte ve ağzının geniş olmasına dikkat edilmelidir. Temiz konserve kutuları, plastikten yapılmış çeşitli kaplar ve kavanozlar bu ihtiyacımızı karşılayabilir.






SÜNGER: Çalışmaya başlamadan önce kağıdı ıslatmak, resim üzerinde ki fazla su ve boyaları almak için sünger kullanılır. Yanlışlıkla sürülen renkleri, tamamen olmasa bile ıslak süngerle silerek düzeltmek mümkündür.






SULU BOYA İLE ALIŞTIRMALAR: Sulu boya çalışmalarına bazı alıştırmalar yaptıktan sonra başlamak çok yerinde olur. Çünkü sulu boya resimde başarılı olabilmek için, kullanılan araç ve gereçlerin özelliklerini bilmeliyiz. Alıştırma çalışmaları şu sıra ile yapılır; Resim kağıdı tamamen ıslatıldıktan sonra pütürlü yüzü üste gelecek şekilde altlık üzerine avucun yan tarafı ile düzleştirilir. Sonra köşelerden raptiye ya da zamklı şeffaf bantlarla altlığa tespit edilir.






ÇALIŞMA ANI: Suyu emerek matlaşan resim kağıdı üzerine boyalı fırçalarla çizgiler, şekiller yapılmalıdır. Fırçayı bazen bastırarak geniş yüzeyler boyamalı, sivrileşen ucu ile de çizgiler çizilmelidir. Bu arada aynı rengi sulandırarak koyudan açığa doğru değişik tonlar elde edilmelidir. Ayrıca değişik renkleri yan yana sürerek geçitler (pasajlar) yapılmalıdır. Böylece sulu boya resmin özellikleri hakkında alıştırma yaparak bilgi edinilir. Bundan sonra da konulu çalışmalara geçiler.






SULU BOYA RESİM NASIL YAPILIR ? Konu önce resim kağıdı üzerine ana hatları ile çizilir. Çizerken kalemi bastırmamalı ve zorunlu olmadıkça silgi kullanılmamalıyız. Çünkü koyu renkteki kurşun kalem izleri şeffaf olan sulu boyanın altından gözükebilir. Ayrıca silgi ile yıpranan yerlere sürülen renkler parlaklığını kaybeder ve kirlenir.Konunun çizimi yapıldıktan sonra, sulu boya alıştırmalarına başlanıldığı gibi kağıt ıslatılır. Genellikle bu iş, musluk altında kağıdın ıslatılması ya da su dolu kovaya batırılması şeklinde olur. Islatılan kağıt yine alıştırmalarda yapıldığı gibi resim altlığına tespit edilir. Sulu boya çalışmalarında kağıdı ıslatmakta ki amaç, boyanın tekniğe uygun yayılışını sağlamaktır. Eğer kağıt kuru olursa, sürülen boya kuruduğunda keskin bir sınır bırakır. Bu da tekniğin gerektirdiği yumuşaklığı ve renklerin kaynaşmalarını sağlamaz. Ancak ıslatılan kağıtta, hemen boyama işlemine başlamak da hatalıdır. Çünkü bu durumda boyalar istenilenden fazla yayılacağından desendeki şekillerin sınırları kaybolur. En uygun ıslaklık derecesi, kağıdın nemli kalmasıdır. Çalışma sırasında kuruyan kısımlar olursa yeniden süngerle ıslatılmalıdır.Kullanılan boyalar tüplerdeyse palete sıkılır. Eğer kuru cinsten ise boyalar yumuşasın diye renklerin üzeri birkaç damla su ile ıslatılır.Boyama işlemine başlarken aradığımız renkleri denemek için ikinci bir kağıt bulundurmamızda fayda vardır. Böylece istediğimiz rengi ve renk tonunu bulmuş oluruz. Aksi durumda resme sürülen boyanın düzeltilmesi çok güçtür.Resmi boyamaya konunun hoşumuza giden yerinden başlamak çok doğrudur. Ancak geniş ve açık renk olan yüzeyleri öncelikle boyamak tekniğin gerektirdiği özelliklerdendir. Çünkü geniş yüzeyleri bir an önce bitirmek kağıdın sık sık nemlendirilmesini gerektirmez. Açık renkleri de düzeltmek ya da koyulaştırmak daha kolaydır. Sulu boya tekniğinde yanlış sürülen renkleri düzeltmek zorunluluğunda kalırsak, önce o kısmı temiz su ile ıslatır, sonra sünger ya da kuru bir fırça ile sileriz.






Çalışma sırasında renkleri üs üste sürmekten kaçınmalıyız. Fırçayı da aynı yerde devamlı sürtmemeliyiz. Çünkü renkler kirlenir ve kağıt yıpranır. Resim yapılan konu ne olursa olsun gölgeli kısımları boyarken siyahtan yararlanmayı düşünmeyip amacımıza sıcak soğuk renklerin yardımı ile çalışmalıyız...






PASTEL BOYA RESİM TEKNİĞİ


Pastel de, diğer tüm resim teknikleri kadar renkli ve canlı bir görünüm sağlar. Kuru bir teknik olduğu gibi pudramsı yüzeyi ışığın kurulmasını güçlendirir ve bu yüzden de hiçbir tekniğin ulaşamayacağı bir renk yoğunluğu taşır. Kuru olduğundan kağıdın ya da boyanın kurumasını beklemek gibi sinir bozucu bir yanı yoktur. Kuru boyayı elimize alır, rengi doğrudan resmin yüzeyine aktarırız. Bu boya içinde yağ ya da zamanla sararıp çatlamalara yol açabilecek yağ ve vernik bulunmadığından yağlıboyadan daha uzun ömürlüdür. Teknik açıdan sağladığı bu yararların yanı sıra, pastel son derece ilginç bir kullanım alanı yaratır.






Çok kişi EDGAR DEGAS 'ın balerinler tablolarına yağlıboya niyetiyle hayranlıkla bakar, ama bir çoğu bunların pastel boya çalışması olduğunu bilmez. Degas pastel boyalarla canlı ve coşkulu resimler yapmıştır. Aslında pastel boyanın tarihi tarih öncesi devirlere dayanır.O devirlerde de mağara duvarlarına tebeşirlerle resim çiziyorlardı. 18. yy dan bu yana da günümüzdeki gibi kullanılmaktadır. 200 yıllık çalışmalar ilk günkü canlılık ve parlaklığını korumaktadır.






Pastel boyadaki rengin gücünü, boya maddeleri ile karıştırılan tebeşir oranı belirler. Yüksek oranda tebeşir karıştırılması açık ton, düşük oranda tebeşir ise koyu ton elde etmeye yarar ve böylece her rengin çok sayıda tonu elde edilebilir. Çok kişi pasteller içindeki pigmentlerin yani boya maddelerinin, yağlıboya ve suluboyalarda olduğunu bilmez; bu boyalarla pastel arasındaki tek fark yapım işlemindedir. Yağlıboyalar, incecik toz halinde öğütülmüş boya maddelerinin yağla, suluboyalar zamklı suyla, pasteller ise bu tozların katı bir hamur oluşturana tek tebeşir ve suyla karıştırılmasından oluşur.




Çalışma için gerekli malzemeler ve dikkat edilecek hususlar;


1-Şövale ve altlık (Dik duran bir şövale pastel boya kırıntılarının kağıt yüzeyinden aşağı dökülmesine imkan sağlar. Böylece resim yüzeyi temiz kalabilir.)


2-Pastel boya (Her yerde her türlü pasteli bulmak mümkündür. Profesyonel ve amatör herkes için tür, kalite, çeşitlilik, ekonomiklilik gibi. Burada herhangi bir sınırlama yok. O sizin seçiminize kalmıştır.


3-Fiksatif sprey (büyük-küçük) Yapılan resimlerin bozulmaması için gerekli. Çünkü yapılan resimler çerçevelenmediği sürece iyi korumalı. Birbirlerine sürtünmeleri engellenmeli. Aşrı sprey kullanımından kaçınılmalı yoksa renklerin parlaklığı gider.


4-Pastel boya için özel geliştirilmiş fon kağıtları (mukavva, Bristol, şöhler, normal fon kartonları, resim kağıtları vb.) Dokulu kağıtlar her zaman çok iyi etki verir. İstenilen etkiyi elde etmek için kağıdın rengine dikkat etmek gerekir. Gri, pembe-gri, yeşil-gri, mavi-gri kağıtlar kullanılabilir. bu renkler gözü yormaz ve izleyiciyi dinlendirir. Çarpıcı sonuçlar elde etmek için koyu ve parlak renkli kağıtlar üzerine parlak renkli pasteller kullanmak gerekir. Orta ton renk ve kağıtlar en idealidir. Kağıt seçiminde konunun rengine uygunlukta önemlidir. Örneğin deniz resmi çalışan kişi mavi-gri, yaz mevsiminde buğday tarlalarını çalışan biri sarı kağıtları tercih edebilir.


5-Samur ve kıl fırçalar, pastel silgisi, kalemler vb.


6-Çalışma aşamaları; Pastel boya da çeşitli çalışma teknikleri vardır. Kişisel becerilerde bu tekniklerde etkilidir. Pastel boyanın tutulması kağıt yüzeyine sürülmesi farklı yöntemleri ortaya çıkarmıştır.


Bunlar;


Tarama yani paralel ve çapraz çizgilerle çalışma; Bu yöntemde boya darbeleri üst üste kullanılarak, yatay, dikey, çaprazlamasına, enine boyuna taramalarla ilginç sonuçlar elde edilebilir. Böylece renk içinde renk kullanılmış olur.


Ovalama yöntemi; Bu yöntemde renkler parmakla ve ya peçete yardımıyla ovalanır. Cilalanmış gibi düz yüzeyler elde edilir. Genellikle bu yöntem kullanılmaktadır. Fakat pastel boyanın kendine özgü yapısı bozulmakta, grenler ve pütürlü yapı kaybolmaktadır. Yinede seçim size kalmış. Önemli olan çok fazla deneme yapmak. Çünkü iyi resim yapmak için çok çalışmak gerekir.


Guaj Boya Tekniği


Guaj boya bir çeşit sulu boyadır. Su kullanılarak inceltilir. Saydam değil, kapatıcıdır. Su ile eritilmesi yönünden sulu boyaya, renklerin kapatıcı olması yönünden de yağlı boyaya benzer. Guaj boya çalışmalarında renklerin açık tonlarını elde etmek için beyaz boya kullanılır. Boyalar kağıda sürülüp kuruduktan sonra renk tonları çok az değişir ve matlaşır. Resmi renklendirirken, bu özelliklerini unutmamalıyız.

* Guaj boya çalışmalarında kullanılan araç ve gereçler: Resim kağıdı: Kağıt biraz kalın olmalıdır. Kalınlık yapan boyalar kuruduktan sonra kağıdın kırışması ile çatlayıp dökülebilir. Boyalar: Tüp veya kavanoz içinde satılır. Fırçalar: Sulu boya fırçalarıyla veya yağlı boya fırçaları ile yapılabilir. Su kabı : Sulu boya resimde kullanılan ile aynı özellikleri taşıyabilir.

* Guaj Boya Resim Çalısmalarının Yapılışı: Guaj boya ile yapılan resimlerde konu önceden kurşun kalemi ile resim kağıdına çizilir. Sulu boyada olduğu gibi, renkler palete sıkılır ve istenilen renklerin karışımı burada yapılır. Renk karışımları iki veya üç renkten fazla kullanılmamalıdır. Zira çok rengin karışımı renk değerlerini azaltır ve grileştirir. Guaj boyaları inceltirken kıvamını iyi ayarlamak gerekir. Ne çok sulu, ne de çok koyu olmalıdır. Çalışmalar ilerledikçe bunun kıvamı daha iyi ayarlanacaktır. Hatalı boyanan kısım kurumadan düzeltilmelidir. Böyle durumda alttaki boya kurumuşsa temiz bir fırça ile sulandırıp sonra silmeliyiz. Silinen kısım kuruduktan sonra tekrar boyanmalıdır.


FIRÇA BAKIMI



Fırçanızın bakımı ömürlerinin uzun olması için çok önemlidir. Öncelikle boyama sırasında bu özeni göstermek gerekiyor. Boyama bittikten sonra üzerindeki boyama artıklarının kurumaması için temizliği iyi yapılmalıdır. Bilinenin aksine tinerle temizleme yöntemi çok başarılı sonuçlar vermez. Terebentin ile kaba temizliği yapıldıktan sonra sabunla temizlenmesi durumunda, dipte kalan boya artıklarından da arınmasını sağlayabilirsiniz. Bunun için ucuz bir sabun kullanabilirsiniz. Suyla birlikte fırçayı sabuna yumuşak harektelerle, fakat sabunu iyice emecek şekilde sürüp daha sonra avucunuzun içinde aynı boya sürüyormuş gibi hareketlerle suyla birlikte temizleyin. Bunu fırçada boya kalmayana kadar yapın. Ilık su daha iyi sonuç verecektir.


Palet üzerine kullabileceğiniz kadar boya koyun, yine de kullanmadığınız boya kalmışsa veya resme ara vermek zorunda kalmışsanız, bu boyanın bir sonraki oturuma kadar kurumaması için, paletinizdeki boyaların üzerini örtecek kadar su dolu bir kaba koyun. Su boyanın havayla temasını keseceği için birkaç gün kurumasına engel olacaktır.


Bildiğiniz gibi yağlıboya resim genelde bez üzerine yapılır. Özellikle amatör olarak uğraşan kişilerin kendi tuvallerini hazırlamayı bilmememelerinden veya hazır tuval bulamamalarından dolayı yağlıboya çalışma yapamadıklarını biliyorum. Daha sonra başlangıçta yeterli olabilecek tuval hazırlanışını yazacağım. Ancak yağlıboyanın herzaman bez üzerine yapılmadığını da belirteyim. İyi bir kağıt, duralit, mukavva veya mdf üzerine de çalışabilirsiniz. Hatta pek çok profesyonel ressam, kağıdın bezden daha iyi bir taşıyıcı olduğunu düşünür. Ancak çalıştığınız yüzeyin emiciliğine göre, boyanın taşıyıcı tarafından emilmemesi için yüzeyi astarlamanız gerekir. Bu astarın niteliği de yine çalıştığınız malzemeye göre değişir. Beyaz plastik boya ve tutkalın karışımından oluşan bir astar kullanabileceğiniz gibi nispeten yeni sayılan, duvar için kulandığımız mat yağlıboyalar da kullanılabilir. Ayrıca nalburda bulabileceğiniz dolgu vernikleri de bir çözümdür. Hatta bu malzeme bez tuvale uygulandığında boyanın tuval tarafından emilmesinin de önüne geçecektir. Piyasada hazır astarlar da bulunmaktadır.


Yağlıboyanın elbette kendisine göre özellikleri ve çekiciliği var. Ancak yeni başlayanlar için akrilik boya da uygun bir çözümdür. Yağlıboya çalışmadan önce bu malzemeyi denemenizi de öneririm. Suyla inceltildiği için daha pratiktir, üstelik suluboya veya yağlıboya tarzında çalışmaya da uygundur. Ancak çok çabuk kuruyan bir boyadır. Bu özelliği kimi ressam tarafından tercih edilirken bazılarına göre olumsuz bir özelliktir. Bu çalışma tarzınızın belirlediği bir durumdur. Çabuk kurumayı engelleyen medyumları da tercih edebilirsiniz.. Bunun dışında akrilik boyaya farklı etkiler katan çok değişik malzemeler de bulunmaktadır. Olumsuz yanlarından birisi kuruduktan sonra tonun biraz koyulaşmasıdır. Bu sorunu da zamanla deneyim kazanarak giderebilirsiniz. Ayrıca yağlıboya yapacağınız bir resimde, astar boyamayı çabuk kuruduğu için akrilik boya ile de yapabilirsiniz.


Yağlıboya resimlerin korunması, güzel görünmesi, parlama farklılıklarının giderilmesi için vernik uygulanır. Ancak verniklemenin resmin tam olarak kuruduktan sonra yapılması gerekir. Bu süre ise yaklaşık 6 aydır. Bu süreyi beklemeden, çeşitli nedenlerle bilinçli olarak verniklemeyi tercih eden ressamlar vardır, bunu yanlış veya doğru olarak niteleme amacı taşımıyorum. Erken verniklemenin sakıncalarını burada belirtmekle yetiniyorum. Öncelikle alttaki boya kurumadığı için ilerde verniğin ve boyanın çatlama riski vardır, ayrıca özellikle beyaz renklerde kararma görülebilir. Çok erken vernikleme yapıldığında, boya ilk kuruma aşamasını da geçmediği için vernik boyanın çözülüp yayılmasına neden olabilir. Ayrıca vernikleme konusunda hiç bilgisi olmayanlar için belirtmekte yarar var, resim için kullanılan vernik bu iş için özel olarak üretilir, yani nalburdaki ahşap için olan vernikleri kullanmayın, buna tanık olduğum için yazayım dedim. Yine şimdilik belirtmekle yetineyim, yağlıboya resimde çeşitli amaçlar için kullanılan değişik özellikte vernikler vardır. Özellikle size gerekli olanın hangileri olduğunu öğrenmek için malzemeyi aldığınız yere sorun. Malzemenizi, sattığı malzemeyi tanıyan yerlerden almayı tercih edin.


Uzun süre kullanılmadığı için kapakları donan tüpleri açmak da tam bir sorundur. Eğer durum çok vahim değilse, çakmakla tüpün kapağını biraz ısıttığınızda kolayca açıldığını göreceksiniz. Ancak bu tür bir kurumaya baştan izin vermemek için, kullandıktan sonra tüpün kenarındaki boyayı temizlemeye özen göstermelisiniz.


Resminizi gün ışığında yapmanızı öneririm. Sarı ışıkta renkleri doğru göremezsiniz ve resminize gün ışığında baktığınızda, gözünüze aynı güzellikte görünmeyebilir. Eğer gün ışığından yararlanma olanağınız yoksa floresan lambayı tercih edin, renklerdeki sapma normal veya halojen lambaya göre daha azdır.


Aynı numara fırçadan en az iki tane alın. Resim yaparken birisini açık diğerini koyu renkler için kullanarak daha çok temizleme derdinden kurtulursunuz.


Özellikle geniş astar boyamalar için kaliteli fırçalar yerine sert ve daha ucuz fırçalar kullanın. Kaliteli fırça her durumda daha iyi sonuç verir diye bir şey yok. Sert kıllı sıradan bir fırçayla boyanın tuvale daha iyi yedirilmesi sağlanabilir.

RENGİN VASIFLARI

SANATTA GÖRSEL TASARIM ÖĞELERİ RENK VE VASIFLARI






RENGİN VASIFLARI: TON (valör) ve ARMONİ (Renk Ahengi, uyum,birlik)
Bir renk üç karakterde bulunur:

1. Renk olarak
2. Ton olarak (Aydınlık, Açık-Koyu)
3. Saturasyon = Kroma (Doymuşluk, Yoğunluk, Saflık Hali)

Bir rengin ton değeri o rengin aydınlık, açık veya koyu olması durumudur. Yani bir renkteki ışık veya karanlık miktarı olan ışıklılık derecesidir. Ton sözcüğü renk ifade etmez. Renkler başka bir şeydir ve bunun zıttıdır. Açık bir mavi ile koyu mavi arasındaki fark, ton farkıdır. Bir renk içinde boyayıcı madde unsuru (renk maddesi-pigment) azaldıkça, ışık ve karanlık, yani açıklık ve koyuluğu ifade eden ton değeri de o derece hakim olur. Kurşunkalem veya kömür kalemle yapılan resimlerde renk yoktur. Yalnız ton değeri vardır. Yani, o resmi meydana getiren şey tek bir rengin açıklık ve koyuluğudur. Ton değerine önem verilmeyerek, yalnız renge önem verilen tablolarda uyum bulunmaz. Böyle eserlerde renklerin ton değerini çok iyi derecelendirmek şarttır. Renge önem verilmeyerek yalnızca ton değerleri tam yapılan resimler çok dengeli ve uyumlu olabilir.

Her renk aynı açıklıkta ve aydınlıkta bulunmaz. Mesela, aynı kırmızı renk, uzakta veya yakında olmasına göre hava perspektifinin etkisiyle başka ton değerlerinde görünür. Buna bir rengin "ton değeri ayrılığı" ya da "ton farkı" denir. Ton farkı, renkler kara kalemle ifade edildiğinde koyulukları gösteren derecedir. Ton değeri, bir rengin aydınlığının derecesidir. Mesela, açık, aydınlık bir kırmızı ile koyu karanlık bir kırmızının kalite farkı gibi.

Alman kimyacı Wilhelm Ostwald'ın geliştirdiği Ostwald sisteminde, bir rengin çeşitli örnekleri, bir köşesinde siyah, bir köşesinde beyaz, bir köşesinde de o rengin saf örneği bulunan bir üçgen içinde gruplandırılır.
 
Her rengin bir değeri (valör) vardır. Ve ton derecelerini gösteren cetvel ile karşılaştırılarak hangi ışık derecesini veya koyuluğunu gösteriyorsa o, rengin özel koyuluğu olur. Bu değer tayin ve tespit edilir ve buna da "renk değeri (kroma=chroma)" denir.


Birbirinden ayrı, uzak olan renkler, daha çok birbirine kontrast vaziyettedirler. Değerleri 3 ve 8 olanlar gibi. Bir rengin değeri, onun açık veya koyu bulunma halini bildirir. Açık mavi, koyu mavi ton dediğimiz gibi. Yani her rengin açıklık ve koyuluğu ton kelimesi ile belirtilir.

Tonlar beyazla açılır; siyahla koyulaşır. Tonlara beyaz katıldıkça, yani beyaz ile açıldıkça, parlak ve ışıklı görünürler. Dolayısıyla kuvvetlenirler, fakat yoğunlukları düşer. Tonlara siyah katıldıkça, yani renkleri siyahla koyulaştırıldıkça karanlık ve ışıksız olurlar, zayıflarlar ve kuvvetleri azalır. Renklerin bu koyuluk ve açıklık farklarına "ton (valör)" denir. Aydınlık, ışığın derecesine göre renk ve tonlarda çeşitlilik gösterir. Açık ve koyu tonların yan yana gelmesi ile ton kontrastı oluşur. Bir rengi siyahla beyaz arasında birçok açık ve koyu tona bölebiliriz.

Karakalem desenin başarılı olması formların doğru görülmesinden başka kalemin ton değerlerinin tümünün deseninizde bulunmasından geçer. Bir enstrüman 24 nota çıkartabiliyorsa, 5 nota ile yapacağınız müzik biraz cılız kalacaktır. Normal ışık şartlarını yansıtan bir desende, aydınlık ve karanlık alanların arasında belli sayıda gri bulunmakla birlikte, bu aydınlığın kağıt kadar beyaz, karanlığın da kaleminizin en koyu tonu kadar karanlık olması resminize tonal doygunluk (kontrast) kazandırır. Formları tespit ederken çizdiğiniz konturların koyuluğu desenin geneline yansıtılmalıdır. Örneğin bir elma çizdiysek, bu cismin yüzeyinde de gereken bölgenin bu hat kadar koyu olması ve bu hattı "sindirmesi" deseni daha realist kılar. Bu anlattığımız tonal prensipleri fotoğrafçılar Zone System olarak bilirler. Solmuş resimlerde bu kontrastlık yok olmuştur. Desenleriniz solmuş resimlere benzememelidir.


TON ÇUBUĞU


Munsell sistemi, renk kalitelerinin tonlarının tayinini gösteren merdiveni ve ara ölçülerini Münsell beyaz ile siyah arasında olan renk tonlarını (koyuluk ve açıklıklarını) değerlendirmek için "ölçey" denen "ton çubuğu"nu kullanır. Ton çubuğu, renklerin tam beyazla tam siyah arasındaki koyuluk farklarının değerlerini, bir derecelendirme çubuğu üzerinde eşit olarak değişmesini ve tonların bir oran içinde azalmalarını temsili olarak gösteren bir şerittir.Ton çubuğu boyayla yapılan resimlerde çok önemlidir. Renklerin açıklık-koyuluk derecelerinin birbirlerine nazaran uygun düşerek armoni yapmaları için ton çubuğuna göre değerlendirilirler. İki veya üç rengin bir resimdeki düzenlemesi, ancak ton çubuğundaki koyu-açık-orta derecelerindeki koyuluk değerlerine göre yapılırsa bir armoni oluşturur. Renklerin karşılaştırması ton çubuğuna göre bu şekilde yapılır.


Tonların en açık ve parlağı beyazdır. Tonların en koyu ve karanlığı da siyahtır. Bu iki uç arasındaki koyuluklar, renklerin gri olarak kabul edilmiş farkları (nüansları) dır. "Gamma" değerlerinin en koyusundan en açığına kadarki esas ölçüsü beyaz, en açığından en koyusuna kadarki esas ölçüsü ise siyahtır.

Tabiatta tam olarak ne beyaz ne de siyah vardır. En koyu siyah bile bir miktar ışığı yansıtır. Beyaz da bir miktar ışığı yutar. Ton çubuğunda ancak bir ile dokuz arasındaki değerler elde edilebilir. Ton derecelerini gösteren ton çubuğu renk konusunda önemli bir şemadır. Çünkü her rengin değeri ton çubuğunun koyuluk dereceleri ile karşılaştırılarak yapılır. Bu ise renkler arasında bir uygunluk temini konusunda bize yol gösterir. Armoni kurmakta isabetli davranmış oluruz. "Spectrum Solar" renklerinin açıklık-koyuluk değerleri ton çubuğunun derecelerinde araştırılarak tayin edilir. Bu suretle Sarı rengin sekizinci derecede açık tonlardan biri olduğu, Mor rengin de üçüncü derecede koyu tonlardan biri olduğu anlaşılır. Yani Sarı 8 nci, Mor da 3 ncü koyuluk derecesine uyar. Diğerleri; Turuncu 7, Yeşil 5, Koyu Mavi 4 ncü ton derecesine uyarlar.

Ton değeri zayıf olan bir rengin tonunu kuvvetlendirmek için içerisine ton değeri kuvvetli olan bir başka renk katılır. Mesela mavi renge biraz parlak sarı renk katılırsa, mavi rengin ton değeri kuvvetlenmiş olur. Daha parlak, canlı bir mavi elde edilir. Turuncu rengin içine de biraz sarı katmak suretiyle tonunu kuvvetlendirmek ve canlı bir değere yükseltmek mümkündür. Yalnız bu miktarlar çok dikkatli katılmalıdır. Ne fazla ne de eksik. Aksi halde canlı bir mavi yerine yeşilimsi bir mavi veya kuvvetli bir turuncu yerine sarımsı turuncu gibi tonlar meydana gelerek istenilen neticeye varılamaz. Fakat bu suretle ton değeri yükseltilen renk, renk değeri bakımından kromasından (yoğunluk-doymuşluk) kaybeder. Mesela, içine sarı katılan turuncunun tonu yükselir, fakat turunculuğundan bir miktar eksilmiş olur. Yani renkte bir parça değişiklik olur.

Bir renge beyaz katmakla da tonunu kuvvetlendirebiliriz, fakat renk bakımından değerini kaybeder. Herhangi bir rengin içine istenildiği kadar beyaz ve siyah katarak onu bir sürü tona ayırabiliriz.

En parlak ve tonu en kuvvetli olan sarı renge siyah katarak tonunu zayıflatabiliriz. Ton değeri en zayıf olan mor renge de beyaz katarak onu beyaza yaklaştırarak tonunu kuvvetlendirebiliriz.

Işıklı olan renklere "açık renkler" denir. Renklerin açıklığı, şiddet ve sönüklüğü ile ilgili değildir. Açık mavi, açık sarı denilen renkler, koyu mavi, koyu sarı ile yan yana konulup siyaha göre açıklık dereceleri şöyle okunur. Açık sarı, koyu sarıdan, açık mavi, koyu maviden daha zayıf bir siyahlıktadır. Buna "koyuluk" denir. Bir rengin koyuluğu ışık azlığını ifade eder. Rengin yoğunluğu ile ilgisi yoktur. Koyu ve açık sarı iki renk yan yana konularak bunların kurşunkalemle koyulukları tespit edilse, koyu sarının açık sarıdan daha siyah bir leke teşkil ettiği görülür.

Kromayı şöyle açıklayabiliriz. Mesela önümüzde iki kırmızı olsa:

• Aynı renkte
• Aynı değerde (yani hiçbiri diğerinden ne açık ne de koyu)
• Fakat şiddetleri birbirinden farklı, biri ötekinden çok daha canlı ve saf, diğeri de cansız, zayıf ve griye kaçmış ise, işte bu fark kromanın ölçüsüdür. Yani kroma farkıdır.

Bu kırmızılardan hangisinin renk derecesi şiddetli ise onun kroması yüksektir. Bir kroma derecesi, renk içinde değişen ölçü birimidir ve natürel gri ve en şiddetli renk arasında değişir.

Renk ne kadar kuvvetli ise saflığı o derece fazladır. Griye çalan renkler kroma itibariyle zayıftır. En saf renklerin değeri en yüksek kromayı taşır. Mesela parlak açık yeşil denildiği zaman parlak kelimesi kromayı, açık sözü tonu, ve yeşil de rengi anlatır.

Renklerin "sıcak-soğuk" hallerinden başka "ışıklı-gölgeli" özellikleri vardır. Işıklı renkler, en çok aydınlık tesiri veren sarı, turuncu ve bunların serisinde olanlar, gölgeli renkler ise, sarı serisinin azalması ve bu renklere kırmızı, mavi ve yeşilin karışması ile meydana gelenlerdir.

Kromaları (renk değerleri) zayıf ve orta olan renkler "armoniyöz" ya da "uygun", birbirine benzer aynı renklerdir. Bunlar yan yana getirildikleri zaman gözde hoş bir etki yaratırlar. Kroması 4 olan renkler gibi.

Kromaları yüksek, şiddetli, kuvvetli olan renkler kontrast veya daha farklı renklerdir. Bunlar yan yana koyuldukları zaman daha kontrastlı, daha etkili görünürler. Kromaları 10 olan renkler gibi.

Kroma resimde önemli bir değer taşır. Renk armonileri kurarken "renk", "ton (değer)" ve "kroma (chroma)" deyimlerini daima birbirinden ayırt edebilmeliyiz. Değerleri aynı iki kırmızı renk arasında kuvvet, şiddet, yoğunluk farkı varsa, bu kromadan (renk değeri) meydana gelir.


GAMMA (PERDE)

Bir rengin açıktan koyuya ya da koyudan açığa doğru derecelendirilmesi sonucu oluşturulan renk takımlarına "gamma (perde)" denir. İki türlü gamma şekli vardır. Renklere siyah ya da beyaz katılarak oluşturulan gamma'ya "amprik gamma", resim üzerinde bir rengin yanına siyah, beyaz ya da gri tonlarının konulması sonucu göz üzerine oluşan gamma'ya da "estetik gamma" denir.

Esas renklerin her biri aşağı yukarı aynı renkte olmak üzere sayılamayacak kadar çok derecelere ve farklara ayrılabilirler. Mesela esas bir kırmızı renk, açık ve koyu olarak yüzlerce derecede olabilir. O rengi açmak ya da koyulaştırmakla pembe, koyu pembe, nar kabuğu rengi, kiraz kırmızısı, ateş kırmızısı ve lâl gibi kırmızının birçok derecesini elde edebiliriz.

Estetik gamma, renklerin resim üzerinde yanlarına konulacak, belli miktar ve büyüklükteki siyah, beyaz ve gri renklerle gözde değişik tonların meydana getirilmesi ile armoni oluşturulmasını sağlar. Estetik gamma yoluyla renklerin armonilerini resimde yaratabilen ressam güzel eserler meydana getirebilir.

Bir kompozisyonun zenginliği renk gammalarının çokluğuna ve armoni içinde tatlı bağlar kurmasına bağlıdır. Renk armonisinde gamma'lar amprik veya estetik yolla ortaya çıkarılırlar.



RENKLER ve İLİŞKİLERİ
 
Renk çemberinde (Spectrum Solar'ın uçlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulan çember ya da ressamların kullandığı birincil ve ikincil renklerden oluşturulmuş çember-kromatik daire) yan yana bulunan bitişik renklere "uygun renkler" denir. Sarı ile yeşil, mavi ile lacivert ve mor uygun iki renktir. Çünkü bu renkler çemberde yan yanadırlar.


Uygun renkler aynı zamanda birbirlerine eşit miktarlarda karıştırıldığı zaman uyumlu ve güzel tonlar meydana getirirler. Sarı-Kahverengi, Mavi-Yeşil birbirlerine uyuşkan renklerdir. Bu durumda bir rengin, mesela mavi rengin uygun renkleri hangileridir sorusuna, "sağ ve solunda bulunan, yani her iki taraftan kensidine bitişik olan yeşil ve mor renkleridir" cevabı verilmelidir. Bunlara uygun renkler denilmesinin asıl sebebi, bu renkler arasında birbirlerini bağlayan, bağlantı yapan ortak bir rengin bulunmasıdır. Sarı ve yeşil uygun renklerdir çünkü, sarının birleşiminde ortak yeşil renk vardır. Çünkü sarı renk, kırmızı ve yeşilin katışımından meydana gelir.

Bu iki rengin hakikaten uygun olup olmadığını şu şekilde anlayabiliriz:
Sarı-Yeşil > Sarı=Kırmızı+Yeşil ==> Sarının bileşiminde Yeşil vardır. (Çıkarımsal Sisteme Göre Yeşil=Sarı+Mavi)

Kırmızı-Turuncu > Turuncu=Kırmızı+Sarı ==> Turuncunun bileşiminde Kırmızı vardır.

Mavi-Mor > Mor=Kırmızı+Mavi ==> Morun bileşiminde Mavi vardır.
Bir resimde uygun renk beraberliği ile yapılan armoni gözü yormayan, huzur verici bir armoni olur. Çünkü komşu renkler görünüş itibariyle birbirlerine yakın olduklarından, birbirlerinin renk kuvvetlerini, görünüşlerini kırarlar, yumuşatırlar.


RENK AHENGİ=ARMONİ, AKOR

ARMONİ; Çizgilerin, valörlerin, renklerin ve bunların arasındaki kontrast farkların teşkil ettikleri uyuşmadır. Uygunluk, ahenk, bağdaşma demektir. Genel olarak, bir tablodaki bileşimin estetik bakımdan dengeli ve güzel olmasıdır. Tamamlayıcı renk resimde armoni'nin temel prensiplerindendir. Yan yana duran renkler birbirlerinin etkilerini tamamlayarak armoni içine girerler. Armoni bir renk senfonisidir. Armonide çekicilik önemlidir. Resimde bakışı kendine çeken özelliktir.

1- Ton üzerine Ton Armonisi: Bir rengin çeşitleri ile yapılan armonidir.

2- Nüanslı Armoni: Yan yana düşen 3 renk veya bunların karışımları ile yapılan armonidir.

3- Uygunsuz renklerle yapılan armonidir. Renk ahenginin bozulmasıyla resimde canlılık yaratılır. (Dizonans)

Renk, bir tablonun canlılığını arttıran ve etkileyen bir elemandır. Birçok renk kullanarak güzel bir resim meydana getirilemez. Tablo bir renk panayırı değildir. Güzel bir resmin meydana gelmesi için iki, üç renk ve tonları kafidir. Ressam her şeyden önce tablosunda renk kombinasyonlarını renk kurallarına göre hazırlamasını, hangi rengin nerede ve nasıl kullanacağını bilmesi lazımdır. Pol Sezan: "Resimde her şeyden önce armoni gelir" der. Resimde uygunsuz renkler armonisi, Dizonans; ahengin bozulması ile resimde canlılık yaratılmış ve Mısır’da, minyatürlerde ve gotik tarzda kullanılmıştır.

Renkli bir tablonun her noktasının aynı değerde olması ve seyircinin gözünü bir yere saplamadan tablonun her tarafını aynı anda görmesi lazımdır. Renk adedinin azlığı bizi daima sadeliğe götürür. Her tabloda hakim renk vardır. Nasıl ki müzikte ritim adı verilen sabit bir melodi varsa, bütün parçanın devamınca bu melodi tek başına ya da tamamıyla karakterini bozmadan diğer melodilerle karışarak tekrar ediyorsa; resimde de hakim renk saf olarak ya da diğer renklerle karışarak resmin değişik yerlerinde tekrar edilirse renk armonisi meydana gelir. Hangi renk olursa olsun resimde tek başına bırakılmamalıdır. Mutlaka ona benziyen ışıklı veya gölgeli tonlar kullanılmalıdır. Bu yapılmazsa istenilen ahenk ve denge elde edilemez. (Siyah-Beyaz, yağlı boya olarak tek başına sürülmez. Donmuş bir koyu leke ve çiğ bir ışık etkisi yapar.)

Renk armonileri hazırlayabilmek için renkleri ve renkler arasındaki bağlılıkları çok iyi bilmek lazımdır. Renk armonisi kombinasyonları hazırlanırken daima kromatik daire hatırlanmalıdır. İngiltere'de Maxwell, Almanya'da Göthe, Fransa'da Chevreul renklerin armonisi üzerinde araştırmalar yapmışlardır. Ve bu araştırmalarını kromatik dairelerle açıklamaya çalışmışlardır.

Armoni, Akor; göze hoş görünmedir. Fakat bu hoş görünme renk uygunluklarına ve orantılarına bağlıdır. Tabiatın bütün güzellikleri bu uygunluk ve orantılardan meydana gelir. Çiçeklerin, kuşların güzelliği, sahip oldukları renklerin birbirlerine uygun ve orantılı olmasından kaynaklanır.

Maxwell der ki: "Komşu iki renk mükemmel bir armoni içindedirler. Bunlar birbirleriyle tam bir anlaşma (orantı) içinde karıştırılmış olurlarsa mükemmel bir nüans meydana getirirler." Rozentiyel de; "Beyaz ışık kavramı veya armoni üç esas etkinin eşit tahriki sonucudur. Renklerin armonisi üç renkli etkinin eşit uyarmasıyla meydana gelir."

Basit olarak şöyle formüle edilir: Renk armonisinin oluşabilmesi için retina üzerinde beyaz ışığın (dairede meydana gelen sansasyon) kavranması lazımdır. Göthe renk ve renk armonisi hakkında şöyle der: "Renklerin armonisine en güzel örnek iyi tertiplenmiş bir kromatik dairedir. Fakat armoninin oluşması için sadece iki renk yetmez. Bu renkler tümler olsalar bile... Göz bir rengi ayırt eder etmez derhal başka bir rengin etkisinde kalır. Yani göz yeni bir renk idrakini kavrar, işte bu renk birinci renkle beraber kromatik dairenin bütününü (griyi - ışıkta beyaz) oluşturur."


Renk Armonisinin Hazırlanmasında Kromatik Dairenin Yapılması

İki veya daha fazla renk karıştırıldığı zaman nötr griyi (Toplamalı karışımda saf beyazı) veriyorsa bu renkler aralarında kontrasttırlar. Bunu şöyle bir deneyle gözlemleyebiliriz. Bir dairenin 110° lik açı alanı kırmızı, 80° lik açı alanı sarı ve 170° lik açı alanı mavi esas renkleriyle boyanır ve bu daire bir eksen etrafında hızla çevrilirse "gri" bir renk etkisi meydana gelir. (Bu esas renkler mümkün olduğu kadar saf ve katıksız seçilmelidirler.)

Renk armonisi konusunda kurulacak formüller kromatik dairenin bu esaslarına göre ayarlanmalıdır. Şayet bu renkler dairede eşit alanlarda yerleştirilseydi gri tesir meydana getirilemezdi. Nitekim, daire üzerinde aynı renkler için 120'lik eşit alanlar ayrılarak daire çevrilseydi nötrden oldukça uzaklaşmış sanmtrak bir turuncu gri elde edilirdi. Bu kırmızı ve sarı renklerin kuvvetli bir ışık taşımalarından ileri gelir, özellikle kuvvetli ve canlı olan sarı. Mavinin ışık kuvveti diğer iki renkten daha azdır. Armoninin sağlanması maksadıyla bir gri elde etmek için maviden ilave etmek, yani mavinin daire üzerinde kapladığı yeri genişletmek, fazlalaştırmak ve bu suretle ışık orantısını denkleştirmek lazımdır. Kuvvetli ve canlı olan sarı rengin aynı daire üzerinde 120° lik eşit bir alan kaplaması kırmızı ve mavi renkler tarafından absorbe edilmemesindendir.

Bu renklerin kromaları (doymuşluk-berraklık) ve ton değerleri birbirinden üstündür; işte daire üzerindeki bileşimde sarı renk için daha az yer ayrılmasının sebebi budur. Demek ki bir alan üzerinde bu üç esas renkle bir armoni kurmaya çalışırken, yani bir resim üzerinde bu üç renkle çalışırken, resim üzerinde mavinin kaplayacağı yer kırmızıdan daha fazla, kırmızının da sarı renkten daha çok olması lazımdır. Bu üç rengin genişliği, parça, parça kapladığı alanlar, kromatik daire üzerindeki formüle göre hesaplanarak resme konulursa, resmimizde armonik bir renk kombinasyonu kurmuş oluruz. Daha da sadeleştirmek gerekirse, bir resimde renk armonisi oluşturmak için, ya kullanacağımız renklerin kromatik dairedeki oranlarını göz önüne alarak bu renkleri resimde, kromalarını (doymuşluk) oranlarına göre değiştirerek aynı boyutlarda kullanmalıyız, ya da yine kromatik dairedeki oranlarını göz önüne alarak bu renkleri resimde, oranlarına göre yer kaplayacak şekilde aynı kromada kullanmalıyız.


Üstteki dairelerde, renklerin ton dereceleri %50 oranında alınarak, kromatik dairedeki oranlarına göre berraklıkları değiştirilmiştir. Gördüğünüz gibi dairelerde bir ahenk, bir armoni oluşmuş, hiçbir renk bir diğerinin önüne geçip dikkati kendi üzerine çekmemiştir.

Alttaki dairelerde ise, yine aynı renklerin ton dereceleri %50 alınmış ve aynı berraklık (kroma) değeri verilmiştir. Bu nedenle dairelerde bir renk ahengi oluşmamış ve bazı renkler diğerlerini bastırarak dikkat çekmiştir.


Fakat yine de bazı durumlarda, gözü resimdeki bir öğeye daha fazla çekebilmek için, bu oranlar değiştirilebilir. Göz bir öğeye çevrilmek isteniyorsa, bu öğenin renkleri ve ton değeri, resimdeki diğer renklere göre kuvvetlendirilmeli ve oranı arttırılmalıdır. Aynı şekilde bu durum, arka planda bulunan öğelere derinlik duygusu katarak onları daha da arkalara çekmek için de kullanılabilir.


Bir kompozisyonda üçlü renk armonisi elde etmek için, renkler arasındaki ışık orantısını tonlarına göre denkleştirmek lazımdır. Bu esas, armoninin anahtarıdır. Renklerin kromatik dairede kapladıkları alanların büyüklük ve küçüklüklerine, cinsine, kuvvet ve canlılık farklarına ve saflık derecelerine dikkat ederek bu işte başarılı olmaya çalışılmalıdır.

Eğer bir resimde bu kurallara uyulmazsa, göz ister istemez dalga boyları yüksek olan renklere (kırmızı, sarı, yeşil gibi) doğru yönelecektir. Bu durum da çoğu zaman istenen bir şey değildir. Çünkü bir sanatçı, istisnai haller dışında, resmin her tarafını izleyiciye aynı anda, bir bütün olarak göstermek ister ki, yapıtında anlatmak istediğini en etkili şekilde izleyiciye aksettirebilsin.

Kromatik Dairede Tümler Renklerin Etkilerinin Araştırılması

Kırmızı, Sarı ve Mavi renkler için renk armonisinin sağlanması için, bu dairede bu renklerin kapladığı alanlar şu şekilde formülize edilebilir:

110° Kırmızı + 80° Sarı + 170° Mavi = Nötr Gri

Şimdi ikinci bir daire üzerinde, Yeşil renk için 145° ilk bir alan, Mavi renk için 135° lik bir alan ve Turuncu için 80° lik bir alan ayıralım ve bu alanları boyadıktan sonra daireyi hızla çevirelim. Daire nötr bir gri etkisi yapar.

Şayet daire üzerinde her renk için 120° lik alanlar ayrılsaydı, nötr bir gri yerine turuncu hakimiyeti altında bir gri meydana gelirdi. Bu 120" lik tertip ise bize armoniyi sağlayamaz.

Şu halde armoninin oluşması için renklerin daire üzerindeki alan ölçüleri konusunda şöyle bir düzen kurulmalıdır.

145° Yeşil + 135° Mor + 80° Turuncu = Nötr Gri

Bu renkler, birinci daire üzerindeki ana renklerin tümleri (komplemanteri) dir.

Şimdi bu iki daire üzerindeki bütün renkleri üçüncü bir daire üzerine, kapladıkları alan ve ölçülerine göre yerleştirelim. Bu yerleştirmede renkler yanyana şu sırada olsun:
Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Mor

Bu daireyi çevirelim. Yine nötr gri sağlayarak armoni meydana gelir. Her rengin derecesi ikiye bölünürse renkler derece olarak şöyle yerleştirilir:



(110° / 2) + (80° / 2) + (80° / 2) + (145° / 2) + (170° / 2) + (135° / 2)



yani

55° Kırmızı + 40° Turuncu + 40° Sarı + 72° Yeşil + 85° Mavi + 68° Mor = Gri

Altı renkten meydana gelen bir armoni kombinasyonu kurarken bile bu renklerin kromatik daire üzerindeki alan genişliklerini, kromalarını (berraklıklarını), ton derecelerini gözönünde tutarak bir tertip ve düzen kurmaya çalışılmalıdır.

Renk çemberinde renklerin kapladıkları alanlara bakılırsa, mor rengin kapladığı alanın yeşil ve mavi renkten daha fazla ve sarı renge en az alan ayrıldığı görülür. Bundan da anlaşılıyor ki Mor renk Yeşilden, Yeşil de Sarıdan daha az canlıdır. Kırmızı renk ışınlar Mor ışınlardan çok daha kuvvetlidirler. Birbirlerine komşu olan bu altı renkten her ikisinin arasında ara (pasaj) renkler dediğimiz renkler vardır.


Kırmızı - Turuncu arası

Sarı - Yeşil arası

Mavi - Kırmızı arası gibi.

Bu renklerle kombinasyonlar kurarak bir renk armonisine gidilir. Fakat bunlar arasında mevcut olan formülleri bulmak ve alanlarını ona göre düzenlemek şarttır.

Kromatik dairede bu pasaj renklerin tümlerlerini de bulmak kolaydır. Bunların karşılarına düşen renkler, o renklerin tümlerleridir. RGB (Red, Green, Blue - Kırmızı, Yeşil, Mavi) toplamsal renk sistemine göre bir rengin tümlerini bulmak için, o rengin RGB değerini beyaz rengin RGB değerinden çıkarmak gerekir. Örneğin R=255 G=0 B=0 RGB değerlerine sahip Kırmızı rengin tümleri, beyazın RGB değeri olan R=255, G=255, B=255 çıkarılarak, yani R=255-255, G=255-0, B=255-0, RGB değeri R=0, G=255, B=255 olan Cyan(Turkuaz) rengi olarak bulunur. Kromatik daireye bakıldığı zaman bu rengin Kırmızı rengin karşısında olduğu görülür.

Şimdiye kadar tanıdığımız bu renkler orantılarına göre yanyana sıralanırsa, "kromatik daire" dediğimiz renk çemberi meydana getirilir. Bu daire, aralarında armoni yapılacak renkleri bulmakta, seçmekte ve düzenlemekte esas yardımcı eleman olacaktır. Bu suretle meydana getirilen bu kromatik daireye "Renk Solfeji" denir. Ona başvurularak her türlü armoni yaratılabilir.

Mesela, kırmızı ile bir armoni mi yapılmak isteniliyor? Biliyoruz ki, armoninin tamamlanması için yeşil-mavi bir tona ihtiyaç vardır. Hiç tereddüt etmeden rengi ve nüanslarını alabiliriz. Her renk için bu düşünce ve araştırma yapılmalıdır.


Bir armoni kurarken bir rengi tek olarak düşünmeye zorunlu değiliz. Derhal renk sistemini düşünerek onu diğer bir renkle veya iki renkle armonize etmek gerektiğini düşünmeliyiz. Kromatik daire üzerinde her rengin, her nüansın, her tonun komplemanteri bulunabilir. Resim üzerinde renk kombinasyon düzenleri ile bir renk armonisine gidilirken, daima kromatik çemberi ve onun yapısındaki sıcak-soğuk renk ayırımını, uygun renk niteliklerini, kontrast ve tamamlayıcı özelliklerini göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca her rengin kombinasyona girerken kromasını, ton değerini, diğerlerine göre alan orantısını uygulamak gereklidir.

Yine renk dilimlerinin (kromatik çembere göre) parçalarının büyüklüğü iyi tanzim edilmiş ve düzenlenmiş bir renk çemberi de aynı sonucu, yani nötr gri etkisini meydana getirir. Şayet bu renklerden biri daire üzerinde diğerlerinin zararına, kendi ölçüsünden fazla bir alan kaplamışsa, gri renk o renge çalar. Hakim renk etkisi uyanır. Kompozisyonun hakim rengi olur. Bu hakim rengi kaybetmek ve nötr bir gri etkisi elde etmek için renkleri birbiri arasında bir düzen ve ölçüye sokmak gerekir.

Eğer birçok rengin kompozisyonu ile bir armoni kurulmak isteniliyorsa, her şeyden önce renk alanlarını daire üzerinde orantılı olarak yerleştirmek gerekir. Aksi halde gri etkisi yaratılamaz. Hakim renk örgüsü sağlam olan bütün tablolarda renkler bu griyi elde ettirecek oranlarda, kuvvetlerde ve kontrast ilgiler göz önünde tutularak boyanmışlardır. Bu konuda tablolar üzerinde araştırmalar yaparak bilgilerinizi sağlamlaştırabilirsiniz. Renk armonisi kombinasyonlarını kurma konusunda 1/2, 1/3, 1/4, 1/10 gibi dilimlere ayrılmış renk dairelerinden istifade edilir. Bu ilişki resim üzerinde, kompozisyonlarda tatbik edilir. Mesela; resmin 1/10 u sarıya, 1/4 ü kırmızıya, 1/2 si mavi renklerle ve geri kalan 3/20 lik parçası griye ayrılmak suretiyle bir resim yapılmak isteniliyorsa, armoniyi sağlayacak gri formül kromatik daire üzerinde hemen hesaplanır:

Mavi 1/2, Kırmızı 1/4, Sarı 1/10 = Mavi 10/20, Kırmızı 5/20, Sarı 2/20 şeklini alırlar. Yani; 20/20 resim alanı 20 parça üzerinden renklendirilir. Bu renklerin miktarları ve alanları kromatik daire üzerinde şöyle bulunur: Kromatik daire üzerinde her bir parça 18° lik yer tutar.

360° : 20 = 18°

Sarı için kromatik dairede

18° x 2 =36° lik alan,

Kırmızı için kromatik dairede

18° x 5 = 90° lik alan,


Mavi için kromatik dairede

18° x 10 = 180° lik alan



Gri için kromatik dairede

18° x 3 = 54° lik alan.

Bunların toplamı 360° lik bir daire alanı meydana getirir.

Demek ki, resmin 10/20 si Mavi, 5/20 si Kırmızı, 2/20 si Sarı ve 3/20 si Gri renklerle örtülürse (dağınık ya da parça parça) armoni gerçekleşir. Çünkü bu renklerin tuvalde bu miktarda kombinasyonu gri etkisi yapar. Şayet bu kompozisyonda, bu renklerden biri hakim kılınmak isteniliyorsa, yani resmin etkisi o renkte (sıcak veya soğuk) çokça göze gözükmesi arzu ediliyorsa, o zaman daire veya resim üzerinde bu rengin sahası özellikle birinin zararına da olsa büyütülür. Fakat bu büyütme o rengi sönükleştirerek, şiddetini kırarak yapılır. Renk dengesizliğinden sakınmak, denklemi bozmamak için, büyütülen bu rengin satüratesini siyahla, beyazla, gri ile, tümleri ile veya komşu renklerinden birinden en az bir miktar katmakla bu iş halledilir.

ESPAS (UZAM, DERİNLİK)

ESPAS (uzam, derinlik)


Resmin biçimsel tasarımı çizgilerin, biçimlerin, renklerin, tonların, doku özelliklerinin anlatımcı bir düzen içinde bir araya getirilmesiyle oluşur. Bir duyguyu, uyumu, gerilimi ya da mekân, hacim, hareket, ışık gibi görsel kavramları yansıtmada, içerikten çok renk ve biçimin ilişkisi önem kazanır. Resmin kompozisyon elemanları içinde –nesneler, formlar ve biçimler arasında -bırakılması gereken anlamlı boşluklara ESPAS denir. Espas, Boşluktaki nesnelerin, formların ve biçimlerin birbirlerine göre ön-arka plan ilişkisidir. Resimsel üçüncü boyutu getirir.


Espas deyimi, plastik sanatlarda olduğu gibi grafik tasarımda da kullanılan bir terimdir. Özellikle de grafikte tipografide bahsi geçer. Bırakılan uygun boşluklar ile yazı karakterlerinin etkisi arttırılıp, azaltılabilir.

Örnek: Alfabemizde 29 adet harf bulunmaktadır. Bu harfler kendi aralarında 3 e bölünür küçük harfler, normal harfler, büyük harfler;



B-C-Ç-D-G-Ğ-H-J-K-L-N-O-Ö-P-R-S-Ş-U-Ü-V-Y-Z (normal harflerdir)

E-F-T-L harfleri küçük harflerdir. (ayakları diğer harflerden daha kısadır.)

M-A ise büyük harflerdir.(Ayakları normal harflere göre büyüktür)

I - İ harflerinde, bacak kalınlıklarına göre ölçü verilir.


Yani, Espas harf aralarındaki boşlukları düzenlemektir. Düzenlemeyi yaparken şunlara dikkat etmeliyiz:


AMASYA yazısını ele alalım, ilk espas A ile M arasındadır; dikkat edilirse M harfinin sol tarafı düzdür. ama A harfinin sağ tarafı açılıdır. Kenarları düz olan iki harf arasında sıkışmayı önlemek için boşluk bırakılır.
Extended(geniş) yapılı karakterler olan A ile S arasına bakarsak Y harfinin ve A harfinin yanları düz değildir ve yan yana geldiklerinde ikisinin de geniş harf boşlukları belirgindir. A harfini mümkün olduğunca S harfinin yanına çekerek boşluğu azaltmamız gerekir.

Aynı şekilde Y ile A arasındaki boşluk espasın sınırlarını zorlamaktadır. Bu durumda müdahale edip iki harf arasında boşluk bırakmayıp iki harfi birbirinin içine sokmak gerekir.

Benzer harfleri şöyle sıralayabiliriz: LA - AY - LT - KA - KY...

Normal metinlerde çok fazla göze çarpmasalar da, başlıklarda dikkat edilmelidir.

ORAN-ORANTI (Proportion)

ORAN-ORANTI (Proportion) ÖLÇÜ(Nispet)


Resim çalışmalarında nesnelerin birbiriyle olan ilişkisine, cismin eni ile boyu arasındakifarka oran denir.denir. Şöyle ki; cisimler çizilirken yada resimleri yapılırken, ya kendi üzerinde bulunan parçalar birbiriyle kıyaslanır ya da yakınında bulunan diğer cisimlerle kıyaslanarak birbirlerine göre oranları(büyüklük-küçüklük) tespit edilerek çalışma sürdürülerek bitirilir. Yapılan nesnelerin eninin boyuna göre oranı, etrafında bulunan nesnelere göre olan büyüklüğü-küçüklüğü resmimizin hatasız olmasını sağlar.


*İnsan Figürlerinde Oran ve Ölçü




İnsan resimleri yaparken vücut parçalarının birbirine olan oranlarına dikkat etmeliyiz. Elbiseli çalışmalarda da bu ölçüler esas alınırsa, yaptığımız resimler, modelin yaşına ve yapısına uygun olur. Resim çalışmalarında baş ölçüsü birim olarak kabul edilirse, yetişkin bir insanda baş, vücudun yedide biri ya da sekizde biri kadar olmalıdır. Zayıf veya şişman, uzun boylu ya da kısa boylu olmak, bu durumu değiştirmez. Bebek ve çocuklarda baş, diğer organlara göre daha büyüktür. Erkekte omuz genişliği, baş genişliğinin iki buçuk katı, kadında ise iki katıdır. Ayak büyüklüğü erkek ve kadında baş ölçüsü kadar, el büyüklüğü ise yüz uzunluğu kadardır. Her iki kolun yanlara açılmış durumdaki uzunluğu, o kimsenin boyu kadardır. Omuzdan dirseğe, dirsekten bileğe kadar olan uzaklıklar biribirine eşittir. Eller aşağı doğru uzatıldığında, parmak uçları, diz ile kalça arasında tam ortaya gelir.




* Başta oran ve ölçü:


Gözler, başın tam ortasında yer alır. iki göz arası, bir göz uzunluğu kadardır. Karşıdan görünüşte gözle kulak arası bir göz genişliğine eşittir. Alın, burun ve burunla çene arası aynı uzunluktadır. Kulak, burun hizasında ve burun büyüklüğündedir. Ağzın genişliği, iki göz bebeği arası kadardır. Ağız, burunla alt çene arasındaki uzunluk üç parçaya bölündüğünde, burundan itibaren ilk parçanın bittiği yerdedir. Başın değişik yönlerden görünüşü, yukarıdaki ölçüleri değiştirebilir.










* Göz, burun, dudak ve kulak çizimi:


Yüzün çeşitli cephelerden görünüşü, bu organlarımızı değişik biçimlerde gösterir. Model bulursak modelden, model bulamazsak aynadan kendi resmimizi yaparak göz, burun, kulak ve dudak şekilleri hakkında bilgi edinmeliyiz. Bu çizimler özellikle portre çalışmalarında yararlı olacaktır.






















* Kol ve bacak çizimi (HAREKET):


Hareket eden insan resimlerinde başarılı olabilmek için hareket sırasında kol ve bacakların aldıkları durumları iyi bilmeliyiz. Hareketi meydana getiren kaslardır. Hangi hareketleri, hangi kasların yaptığını öğrenmek için, değişik hareketler yaparak kendi vücudumuzda bunları inceleyebiliriz. Örneklerdeki çizimler, erkek kol ve bacaklarıdır. Erkeklerde kaslar daha fazla gelişmiştir.






















* El çizimi:


İnsan resimlerinde el ve parmakları çizerken çoğu zaman zorluk çekilir. Bunun için bir elimizi model olarak kullanıp diğer elimizle resmini çizmeliyiz. Model olarak kullandığımız elin çeşitli duruş ve eşyaları tutuş şekilleri, elin yapısı ve parmakların birbirine oranlarını bize öğretir.










* Ayak çizimi:


Ayak resmi çizerken, kendi ayağınızı model olarak kullanmanız oldukça zordur. Çeşitli durumlarda ayakların görünüşünü çizebilmek için arkadaşınızı, ya da bir başkasını model olarak kullanabilirsiniz. Çıplak ayak resimlerindeki başarınız, size ayakkabılı insan çalışmalarında kolaylık sağlayacaktır.



ALTIN ORAN

Eşit olmayan iki parçaya bölünecek bir çizginin (ölçünün) güzel bir oranla bölünmesi için, küçük parçanın büyük parçaya oranının, büyük parçanın iki parçanın toplamına eşit olması ile mümkündür. Bu oranlar Mısır Piramitleri ve Yunan mabetlerinde kullanılmıştır.

 
Ayrıntılı bilgi için http://gorseldil.blogspot.com/

SANATTA GÖRSEL TASARIM ÖĞELERİNDEN DOKU

SANATTA GÖRSEL TASARIM ÖĞELERİNDEN DOKU


Nesnelerin yüzleri pütürlü ya da parlak, girintili çıkıntılı ya da düz olabilir. Bu özellik resmin dokusal niteliklerini belirler. Hint ya da İslam sanatı gibi bazı bezemeci sanat türlerinde doku, geometrik örgelerin yinelenmesiyle elde edilir. Batı sanatında ise, özellikle ortaçağda doku, dökülmüş yapraklar, yağan kar ve kuşların uçuşu; gibi doğadan alınan örgelerin yinelenmesiyle verilir. Noktacılık tekniğinde kullanılan küçük fırça vuruşlarıyla elde edilen yüzeylerde de ışıltılı bir doku görülür.
TEKSTÜR (DIŞ YAPI); yüzeyde objelerin iç yapıları ( strüktür ) da bir dereceye kadar kendini belli eder, böyle bir yüz plastik bakımından daha ilginç bir görünüme sahiptir.

STRÜKTÜR (İÇ YAPI); eş ya da birbirleriyle sık bağlantılı, benzer formların iki ya da üç boyut üzerinde yinelenmesinden strüktür doğar. Bir strüktürün başlıca karakteristiği bir mekan yaratmasıdır. Bu mekana form yönünden birlik vermesidir.

Tüm görsel nesnelerin karakteristik birer dış yapıları vardır. Nesne ve varlıkların dış yapı özellikleri ve bunların objektif etkileri dokuyu (tekstür) oluşturur. Diğer bir değişle, doğadaki tüm nesnelerin iç yapılarının işlevsel özelliklerini dışa vuran yüzeysel etkilere “DOKU” denir. Bu, doğanın yapısal bir özelliğidir. Objelerin dış görünüşlerindeki ayrıcalıkları sağlayan üzerlerindeki dokusal yapı farklılıklarıdır. Yani doku, yüzeyleri oluşturur. Bir yüzey değerlendirmesidir . Gözün gördüğü her şey özel bir dış yüzey yapısına sahiptir. Tasarımcı, yaşayan doğadaki dokusal oluşumlardan yararlanarak yeni yaratım olanakları elde edebilir.

Yüzey ne tipten olursa olsun parça ile bütün arasında bir takım temel bağlantılar bulunabilir.
• Doku, birbirine eş yada birbirini tamamlayan birim biçimlerin belli sistemlerle yanyana gelmesinden oluşur

• Doğal dokularda dokuyu oluşturan birim biçimleri matematik bir eşlik göstermemesine karşın bütün içinde birbirlerini tamamlayarak yapısal sistemi oluştururlar.

• Dokusal yapılar daima yüzeyseldir.

• Dokulardaki yapısal karakterler, işlevleriyle ilişkilidir. Dokusal yüzeylerin oluşumunu sağlayan birim biçimleri ve bunların yan yana geliş sistemleri daima farklılıklar gösterirler. Bazen değişik objelerde birim biçimleri benzer olsalar da işlevselleri ayrı ayrı olduğundan yan yana geliş sistemleri farklı olabilir. Yine birim biçimleri farklı olan objelerde birimlerin yan yana geliş sistemleri benzer olabilirler.
• Biteviye yineleme yolu ile ölçü, hep ayrı yönde, hiçbir değişikliğe uğramadan artar

• Yönü değişmeyen bir açık-koyu değişkenliği ile doku oluşur
• Ritm artarak gelişir

• Ritm, ileri geri yer değiştirme ile, zıt yönlerde ve aynı ölçü içersinde ya da değişik ölçüde gelişir.

• Belirli bir merkezden çıkarak dışardan içeriye ve içerden dışarıya hareket eder.

• Bir dokunun oluşması için pürüzlü bir yüzey ve uygun ışık gereklidir. Uygun bir ışık girinti ve çıkıntıları yani, dokunun derinliğini verir. Renk değişimi ise dokuya görsel karakter kazandırır.
Bir cismin yüzeyi dokunulduğunda sert ya da yumuşak pürüzler içerir. Bu pürüzler, o cismin dokusudur.

Gözle görülen doku, Görsel dokudur ; yüzeylere dokunmakla elde edilmeyip, görme yoluyla elde edilen doku etkilerine denir. Düz yüzey üzerinde görüntü olarak doku etkisi verir. Örn. Herhangi bir cismin (üç boyutlu) iki boyutta görüntüsünü kağıt üzerinde yaparken onun yüzeylerinin pürüzlülük derecesi bir takım taramalar ve noktalar yardımıyla belirtilir ki, kağıt üzerine resmedilen bu doku sadece görsel olarak algılanan bir yapay dokudur. Çünkü resme el ile dokunulursa, elde hiçbir zaman o cismin yüzeyinde gerçekte hissedilen doku etkisi gelmez. Buna karşın gözle bu resme bakıldığında o cismin yüzeyindeki pürüzlülük derecesi oldukça iyi anlaşılabilir.

Dokunma ile hissedilen doku, Dokunsal dokudur ; yüzeylere dokunularak elde edilen doku etkilerine denir. Sert ve yumuşak doku diye ayrılır.
Ayrıca dokular yapılarına göre ayrılırlar.
Doğal doku, işlevsellikle ilgilidir ve dış yapıyla iç yapı arasında uyum vardır. Doğadan kaya, ağaç kabuğu, yaprak, tahta, balık, portakal, kozalak,deri gibi örnekler verebiliriz.
Yapay Doku oluşturmada birim eleman sistemleri ile matematiksel düzenler oluşturma söz konusudur. Tuğla, beton, demir, kağıt, kumaş, cam gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

• Derin doku
• Yüzeysel doku
• İnce doku
• Kaba doku
• Düzenli doku
• Düzensiz doku
• Sert doku ( yakın-İnsanda dinamik duygular uyandırır, heyecan verirler.)

• Yumuşak doku ( uzak-insanda sessizlik ve rahatlık duyguları oluşturur.)

Doğadaki tüm dokular doğal dokulardır. Doğal dokularda kendi içlerinde yapısal

ve görsel etkinlikler açısından büyük zıtlıklar taşırlar.

A – Organik dokular ( hücreye dayalı dokular; kelebek kanadı ya da yaprak dokusu gibi doğa elemanının öz yapısını yansıtır. )

B – Kimyasal dokular ( atoma dayalı dokular )
C – Dinamik dokular ( enerjiye, harekete dayalı dokular ) nitelik ve etki olarak birbirlerine zıttırlar

• Geometrik yapılı doku; bir geometrik elemandan hareket edilerek değişik işlemler yolu ile yaratılır. (doğada arı peteği, örümcek ağı gibi)
• Kristal yapılı dokular; doğadaki kristalize yapılı elemanlarda bulunur.( kar, tuz,buz vs. minarelleri )
Ayrıca, zaman ve hareket etkisinin sonucunda oluşan optik ve güncel dokular vardır.
Optik doku; göz aldanmasıyla oluşur. Temelinde hareket ve biçim değiştirme vardır. Dokusal yapıyı oluşturan birim biçimlerin matematik sistemlerle, büyümesi-küçülmesi, giderek değişime uğraması, belli merkezlerde toplanması, dağılması ve giderek döndürülmesi ile yüzeye optik hareket kazandırabilir.(Victor Vasarely)
Güncel doku; bir anlık, değişken, rölyefik dokulardır.Zamanla, dış etkenlerle yüzeysel görünümünde değişiklikler olur.(deniz dalgası, suyun rüzgarla titreşimi, kumlar, orman dokusunun mevsime göre değişimi, bitkilerin yaşı ve doğa koşullarına göre değişimi vs.)
Dokunun yapı etkisi; sert dokulu yüzeyler yakınlık etkisi, yumuşak dokulu yüzeyler uzaklık etkisi verir.
Doku ve renk etkisi; sıcak renkli dokular yakınlık etkisi, mat yüzeyli dokular uzaklık etkisi verir.
Dokunun ışıklılık etkisi; parlak yüzeyli dokular yakınlık etkisi, mat yüzeyli dokular uzaklık etkisi verir.

Dokunun işleniş etkisi; ince ve ayrıntılı işleniş dokulu yüzeyler yakınlık ve keskinlik duygusu verir. Dağınık,ayrıntısız ve belirsiz işlenmiş dokulu yüzeyler uzaklık etkisi verir.

Ayrıca doku, yumuşaklık-sertlik, ağırlık-hafiflik, sessizlik-gürültü, huzur-tedirginlik, durgunluk-hareketlilik, sakinlik-heyecanlılık, rehavet-kasvet gibi psikolojik etkiler de yaratır. Yumuşak dokulu yüzeyler; sükunet, rahatlık, monotonluk, soğuk,güçsüz ( hastane, lokanta vb. tercih edilir) Sert dokulu yüzeyler, dinamik, uyarıcı, ilgi çekici, güçlü ve daha sıcak, heyecan verici ( heykel vs. )

DOKUSAL UYGULAMA ÇALIŞMALARI
• Doğal objeler bulunarak dokusal yapılarındaki özelliklerine uygun olarak resmedilir.

Bu çalışmalarda esas olan, etüt edilen objenin doku yapısını oluşturan birim biçimlerinin yan yana geliş sistemleri ve sistem içinde birimlerin aldığı şekillerin algılanmasıdır.

Sert, yumuşak, canlı, ölü, hafif, ağır, durgun, hareketli, batıcı, kör, parlak, mat, kristal vs. gibi kavramlar her ne kadar maddenin özü ile anlaşılabilirse de bu özellikleri içeren nesneler dış görünüşleriyle de anlaşılabilir. Bu anlaşırlığı sağlayan görsel değerleriyle o objenin karakteristik dokusal yapısıdır.

Karakterlerine göre resmedilen objelerin dokusal yapılarındaki birim biçimleri ve bunların oluşturdukları sistemlerden kaynaklanan kişisel yorumlama çalışmaları yapılır.

Amaç obje resmi yapmak değil objeye karakterini kazandıran biçimsel değerleri etüt ederek anlatım isteklerine yorumlamaktır.

• Yorum da, objelerin dokusal yapısını oluşturan birim biçimlerinden hareket edilir

• Değişik malzemelerle doku çalışmaları kağıt hamuru, çamur, kağıt vs
• Fotoğrafçılıkta doku araştırmalarında agrandisör olanakları da kullanılır. Hazır objelerin konulduğu fotoğraf kağıdı çevrilerek dokusal çalışmalar oluşturulabilir